Sabırsız oluşumuz, kendimize basit sorular soramayacak kadar olgun olmayışımız çoğumuzu yüzeysel tipler yaptı. Yine de bütün bunlara karşın, yaşam ve davranış biçimlerimizi irdelediğimizde zihnimizde bir duraksama oluşuyor. Biz bunlara varoluş krizleri adını taktık.
Uyku, oyun, avarelik yerine ya da yemek yerken, çalışırken, konuşurken bir yandan da onu izliyoruz. Tatlı sohbetler, gevezelikler, kendimizi dinleyerek sükûnet bulmalar geçmişte kaldı.
Konuşma tek taraflı değilse yetkin bir konuşmacı konuşma sırasını yönetmek için bazı izlemler işe koşar. Bu izlemler; konuşma sırasının kime geçtiği, konuşma süresinin ne kadar olması gerektiği, diğer konuşmacının sözünün ne zaman kesilmesi gerektiği, bir sonraki aşamada ne olacağını sezinleme, gerekli durumlarda konuyu değiştirme, uygun duraklamaları ve dolguları (filler) kullanma vb. biçiminde sıralanabilir. Yetkin konuşmacılar uygun zamanı bilir, konuşmak istediklerini belirtir, diğer konuşmacıların konuşmak istediği zamanı kestirir, karşısındaki konuşmacılara konuşma sırası verir ve dinlediğini gösterir (Thornbury, 2005).
Zamanı kullanma yönünden insanlar ikiye ayrılır. Birincisi; kendisine verilen en değerli şey olan zamanı yönetebilen kimsedir.İkincisiyle zamanının yokluğunu bahane ederek tembelliğine mazaret bulan, kendisini kandıran kimsedir.
Birey hayatını bilinçli bir şekilde yönlendirebilirse ,zamanı da yapıcı amaçlar için kullanma fırsatı elde etmiş olur .Fakat ayak uydurmaya hevesli,başıboş olmayı seçer Ya da seçimlerine göre değil de anlık dürtülere uyarak hareket ederse kantitatif zamanın kölesi durumuna düşer.
Sonuçta ömrümüz boyunca zamanı geçiştirmek için yaşayınca, zamanın elimizde olduğu durumlarda da artık onu kullanma yeteneğimizi çoktan kaybetmiş olabiliyoruz.
Dünyada en uzun ve en kısa olan, en yavaş ve en hızlı hareket eden, yepkare olan veya parçalara bölünebilen, hem hiç alaka durulmayan ve hem de üzüntü verebilen, o olmayınca hiçbir şey yapılamayan nedir?
Ben sormuyorum bu soruyu, felseficeler :) Neden bu sorunun cevabı 'Zaman' diye sorulduğunda eklemişler: " Çünkü ondan daha uzun,
Yeni burjuva devletinde yargılama hakkı artık kralın kullandığı bir ayrıcalık olamazdı ya da yerel aristokratların kılıcına, tacına ve ipine teslim edilemezdi. Böylece Parlements; Bastille'le sonuçlanan "mühürlü mektuplar", senyöral ve dinî mahkemeler; eski rüşvet odakları unutuldu. İngiltere ve Amerika'da olduğu gibi yargının yürütmeden bağımsız olduğu ilan edildi. Yargı sadece “ulusa” (yani oy kullanma hakkı olan vatandaşlara) bağlı olacaktı. Yargı herkese eşit ve adil biçimde hizmet edecekti. Belediyeler, iller ve ulusal düzeyde mahkeme başkanlarının seçimle geldiği, ceza davalarında jürilerin seçimle oluşturulduğu mahkemeler kuruldu. En üstte iki ulusal yargı makamı kuruldu: Temyiz Mahkemesi ve bakanların, kamu görevlilerinin, devlet düşmanlarının yargılandığı Yüksek Mahkeme, ki ikincisi 1793’te kurulacak Devrim Mahkemeleri için beklemeye başlanmıştı. Muhteşem "eşitleyici" giyotin, zamanı gelince (Mart 1792’den sonra), aristokrat kılıcı ya da baltası ve köylü ilmeği yerine tüm idam cezalarının uygulanmasında kullanılacaktı.
İslamcıların Piri Şehid Dr.Ali Şeriati'nin böyle bir eseri yok uydurma...
Bütün külliyatı bende var...
Bütün Kitapları Fecr Yayınevinden çıktı..
Ali Şeriati'den dinsiz adam çıkaramazsınız..Lavukluk yapmayın...
Şeriati, yazılarını üçe ayırır:
İçtimâiydi (Toplum Bilim)
İslâmi/ (İslam Bilim)
ve Keviriyât\
Onun bu tasnifini şöyle anlamak
Sevgili Ebeveynler; Çocuğumuzun gelecekteki mutluluğu için pek çok fedakarlığı yaparız ve bu konuda da tüm olanaklarımızı seferber ederiz. Hayatımızın odağında çocuklarımız vardır ve çocuğumuzun mutlu olması için yaşarız. Çocuğumuzun geleceği için kendi rahatımızdan ve hayatımızdan fedakârlık ederiz. Ve tabii ki çocuklarımız geleceklerini
Cenab-ı Hak Asr Sûresi'nde:
"Asra (zamana) yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye
edenler müstesnadır." (103/Asr, 1-3)
buyurmaktadır.
Zamana yemin ile başlayan bu sürede; iman, amel-i
salih, hakkı ve sabrı tavsiye
Merhaba
Bugün sizlere Libros yayınlarından İçsel Mühendislik Bir Yoginin Mutluluk Rehberi adlı kitap ile geldim.
Kişisel gelişim kitaplarını okumayı sever misiniz?
Ben kişisel gelişim türünde kitaplar okumayı seviyorum ve İçsel Mühendislik benim için farklı bir kitap oldu bu türde okuduğum.
Guru terimi;Karanlığı dağıtan anlamına